- Katılım
- 10 Kas 2004
- Mesajlar
- 2,644
- Tepkime puanı
- 105
- Puanları
- 63
- Yaş
- 54
- Konum
- İstanbul
- Enst.
- Bağlama, Pa-80 ve Or-700 TR V1
Müziğin tarihini incelemek,ilk müzik eserlerini bulup meydana çıkarmak,onları değerlendirmek,bu uğurda çalışanlar için hayli güç olmakta,hatta zaman zaman sonuca ulaşmak imkansızlaşmaktadır.Müziğin eski Mısır,Suriye ve Yunanistan'da din etkisi altında geliştiğinde bütün karanlık ve delilsizliğine rağmen araştırmacılar birleşmekte,kiliseyi az da olsa şüphe payı bırakmakla beraber başlangıç noktası olarak kabul etmektedirler.
Milattan sonra 480-524 yıllarında yaşayan Boethius,çalınan ve söylenen müzik eserlerini yazılabilir hale getirmeyi ilk düşünenlerden biridir.Bu maksatla seslere harfler vermeyi tasarlamıştır.İngiliz ve Alman'ların günümüzde dahi kullandıkları la sesiyle başlayan gamı şu şekilde harflendirilmiştir;
A (la),B (si),C (do),D (re),E (mi),F (fa),G (sol)
Ancak sadece notaların isimlerini hatırlatmaya yarayan harflerin bir eserin bütünüyleakılda kalmasına yaramadığından,bir takım işaretlerden faydalanma çareleri aranmıştır.Adına Neuma denilen bu işaretler büyük ümitlerle bulunmuş,fakat isteneni vermekten uzak oldukları yüzyıllar sonra anlaşılmıştır.Neuma'lar sayesinde melodilerin çıkış noktaları tesbit ediliyor,ilk ses bir çizgi üzerinde şekillendirilmiş oluyordu.Ancak bu usul hatırdan çıkmış bir melodiyi yeniden hatırlatmaya yarıyor,o melodiyi bilmeyen birine hiçbir anlam ifade etmiyordu.
Neuma'ların bu yetersizliğine karşılık çizgi önce ikiye,sonra üçe,dörde ve nihayet beşe çıkartılarak bugünkü PORTE bulunmuş oldu.Artık notaları yazılı olarak okumak imkan dahiline giriyordu.
Şimdi notalara harflerden başka isimler de vermek gerekiyordu.Bunu da Guido d'Arrezo isimli bir rahip halletti ve bir ilahinin her satırındaki ilk heceyi seslerin ismi olarak aldı.
Ut quaent laxis
Resonare fibris
Mira gestorum
Famuli tuorum
Solve poluti
Labii reatum
Sanete İohannes
Ut'un söylenişindeki sertliği ortadan kaldırmak için de Giovanni Maria Bononcini (1642-1678) bu heceyi tersine çevirerek ve daha yumuşatarak Do demiş ve ilk defa kendisi bu ismi kullanmıştır.
Milattan sonra 480-524 yıllarında yaşayan Boethius,çalınan ve söylenen müzik eserlerini yazılabilir hale getirmeyi ilk düşünenlerden biridir.Bu maksatla seslere harfler vermeyi tasarlamıştır.İngiliz ve Alman'ların günümüzde dahi kullandıkları la sesiyle başlayan gamı şu şekilde harflendirilmiştir;
A (la),B (si),C (do),D (re),E (mi),F (fa),G (sol)
Ancak sadece notaların isimlerini hatırlatmaya yarayan harflerin bir eserin bütünüyleakılda kalmasına yaramadığından,bir takım işaretlerden faydalanma çareleri aranmıştır.Adına Neuma denilen bu işaretler büyük ümitlerle bulunmuş,fakat isteneni vermekten uzak oldukları yüzyıllar sonra anlaşılmıştır.Neuma'lar sayesinde melodilerin çıkış noktaları tesbit ediliyor,ilk ses bir çizgi üzerinde şekillendirilmiş oluyordu.Ancak bu usul hatırdan çıkmış bir melodiyi yeniden hatırlatmaya yarıyor,o melodiyi bilmeyen birine hiçbir anlam ifade etmiyordu.
Neuma'ların bu yetersizliğine karşılık çizgi önce ikiye,sonra üçe,dörde ve nihayet beşe çıkartılarak bugünkü PORTE bulunmuş oldu.Artık notaları yazılı olarak okumak imkan dahiline giriyordu.
Şimdi notalara harflerden başka isimler de vermek gerekiyordu.Bunu da Guido d'Arrezo isimli bir rahip halletti ve bir ilahinin her satırındaki ilk heceyi seslerin ismi olarak aldı.
Ut quaent laxis
Resonare fibris
Mira gestorum
Famuli tuorum
Solve poluti
Labii reatum
Sanete İohannes
Ut'un söylenişindeki sertliği ortadan kaldırmak için de Giovanni Maria Bononcini (1642-1678) bu heceyi tersine çevirerek ve daha yumuşatarak Do demiş ve ilk defa kendisi bu ismi kullanmıştır.