• '' 20 '' Konu Açan yada mesaj yazmış olan Rütbe '' Özel üye '' olucaktır.. Vip üye de 200 konu yada Cevap vermiş olan Rütbe kazanacaktır saygılar

Gorme Engelli Muzisyen Ve Piyanistler Burada Toplanalim

Cevap: Gorme Engelli Muzisyen Ve Piyanistler Burada Toplanalim

Roland e 96 ritim disketten calistirma sistemi


Roland E-Serisi / G-800 ritim yukleme tarifi

1 Basın "F5 DİSK" (Display)
2 Düğmesi "(Display) seçmek için
Style "Roland" seçeneğini
3 "ÇALIŞTIR" (Display)
bellek - Bir hedef tekerlek
- Düğme ile şarj etmeye başladığınızda
4 Basın "EXIT F5 (Display)
5 MUSIC STYLE bölümünde "KULLANICI" tuşuna ()
6 Tarzı seçin
Not: INTRO SONLANDIRMA İleri ve İleri = songbezogen
 
Cevap: Gorme Engelli Muzisyen Ve Piyanistler Burada Toplanalim

güncel kalmaya devam etsin lütfen
 
Cevap: Gorme Engelli Muzisyen Ve Piyanistler Burada Toplanalim

Konumuz günceldir
 
Cevap: Gorme Engelli Muzisyen Ve Piyanistler Burada Toplanalim

konu gunceldir
 
Cevap: Gorme Engelli Muzisyen Ve Piyanistler Burada Toplanalim

Görme özürlüler için müzik eğitimi... -

Gözden çok kulağın önem taşıdığı müzik; tarih boyunca görme engellilerin en fazla ilgi duyduğu alanlardan biri olmuştur. İstihdam olanaklarının çok sınırlı olduğu her dönemde müzik yeteneği onların sosyal ilişkilerinde, başkalarına bağımlı olmaktan kurtulma mücadelelerinde önemli ve olumlu bir rol oynamıştır. Üstün piano çalma yeteneği nedeniyle adına Mozart tarafından bir piyano konçertossu yazılmış olan piyanist Maria Tereza, Aranguez adlı ünlü gitar konçertosunu besteleyen Rodrigo, dünyaca tanınan Ray Charles, Stevie Wonder, Jose Feliciano, ülkemizin büyük halk ozanlarından Aşık Veysel, konservatuarda eğitimci olarak çalışmış olan Profesör Önder Kütahyalı, Ankara Körlerokulunda başarılı hizmetleriyle ve yetenekleriyle anılan müzik Öğretmeni Şahin İşiner, Türk Sanat Müziği bestecisi udi Hırant, TRT’de uzun yıllar viyonoselci olarak çalışan İsmail Akdeniz, Yılmaz Özel, koro sanatçılarından Hamiyet Atasoy, halen TRT’de çalışmakta olan Sema önder, ülke çapında tanınmış sevilen şarkıcılardan Metin Şentürk, Hüdai Aksu ve sayılabilecek daha bir çok görme özürlü ünlü müzisyen üstün yetenekleri ve başarılarıyla toplumun büyük takdirini kazanmış kişilerdir. Ülkemizde görme engellilere yönelik müzik eğitimi sağlanan fırsat ve olanaklar bakımından ulaşılması gereken hedeflerin çok gerisinde kalmıştır.



YAZININ DEVAMI ASAGIDAKI LINKTE


 
Cevap: Gorme Engelli Muzisyen Ve Piyanistler Burada Toplanalim

PIYANIST MAHIR SAYGI HAKKINDA YAZILAR

Yaşamı tuşa getiren adam
3 Aralık Dünya Özürlüler Günü etkinlikleri kapsamında Lüleburgaz İlçe Mili Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı Rehber Araştırma Merkezi (RAM) Lüleburgaz Ticaret ve Sanayi Odası Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi öğrencilerinin gösterileri ilgiyle izlendi


Ertan BAYER
3 Aralık Dünya Özürlüler Günü nedeniyle Gençlik Merkezi’nde bir program düzenlendi.
Lüleburgaz Kaymakamlığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Rehberlik ve Araştırma Merkezi ile Lüleburgaz Ticaret ve Sanayi Odası Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi öğrencileri tarafından hazırlanan programa görme engelli ressam Eşref Armağan da katıldı.
Rehberlik ve Araştırma Merkezi’nde (RAM) Psikoloji Danışman olarak görev yapan Bengül Tanrıkulu’nun sunuculuğunu yaptığı programa Lüleburgaz Kaymakamı Lütfullan Gürsoy, Lüleburgaz İlçe Milli Eğitim Müdürü Hayrettin İnce, İlçe Milli Eğitim Şube Müdürleri Tahir Kadem, Nedim Çetin, RAM Müdürü Birsen Karael, Lüleburgaz Ticaret ve Sanayi Odası Eğitim ve Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi Müdürü Mustafa Akaner, Lüleburgaz Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Naci Çarıkçı, Türk Eğitim Sen Lüleburgaz Temsilcisi Recep Güder ile birlikte yaklaşık 300 kişi katıldı.
Programın açılış konuşmasını yapan RAM Müdürü Birsen Karael, “3 Aralık Dünya Özürlüler Günü nedeniyle düzenlediğimiz bu programımızda bu akşam aramızda yaşamı tuşa getiren adam Eşref Armağan da var. Kendisi görme engelli ama yaptığı resimlerle tüm dünyada ünü duyulan bir insan. Bu akşam bizimle anılarını ve yaşamı nasıl tuşa getirdiğini paylaşacak. Hepinizin bildiği gibi bugün ülkemizde yaşayan engelillerin toplumla bütünleşmesinde iletişim, yoksulluk, istihdam, fiziki altyapı, eğitim gibi sorunlar var. Bunlar engellerimizin toplumda kendilerini ifade etmelerindeki en büyük engellerden. Ancak Lüleburgaz iletişim, eğitim gibi sorunları yenmiş bir ilçe. Son yılarda fiziki altyapı alanında da çok önemli çalışmalar var. Bu bizim için çok sevindirici. Sizlerin her zaman yanımızda olacağınıza inanıyorum” dedi.
Ardından, Lüleburgaz Ticaret ve Sanayi Odası Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi öğrencileri Ayça Varol, Elif Gülem ve Ünzile Ünal tepecikli şarkısı eşliğinde dans gösterilerini sundu.
Dans gösterisinin ardından öğrencilerin hazırladığı komedi dükkanı sahnedeydi. İş Eğitim Merkezi'nden yönetmeni canlandıran Anıl Ulutaş, doktoru canlandıran Servet Ergan, hastayı canlandıran Anıl Çek, hemşireyi canlandıran Ezgi Azgi isimli öğrenciler, görme engelliler öğretmeni yine görme engelli olan ve piyanist olarak görev yapan Mahir Saygı ile birlikte “doktor” skecini sahneledi.
Komedi dükkanının birinci bölümünün ardından yine İş Eğitim Merkezi'nden Anıl Çek, Anıl Ulutaş, Servet Ergan, Cüneyt Yetişkin, Sercan Şeke, Eren Enginar isimli öğrenciler Gülbembe ve "Arkadaşım Eşek" şarkılarına yaptıkları playbek izleycilerden tam not aldı.
Eğitim Uygulama Okulu Öğrencilerinden Ayça Varol - Remzi Fazıoğlu, Gökberk Doyran - Elif Gülem, Dilek Atasoy – Emre Zengin’nin sahneledikleri "Katibim" isimli ront ise oldukça keyifli bir şekilde izlendi.
Mazhar Fuat Özkan’dan “Diday di dayda” şarkısı eşliğinde sahne alan Eğitim Uygulama Okulu öğrencileri Berkay Güldane – Mert Özer – Doğan Kılıç üçlüsü de yaptığı playbek gösterisi ile yeteneklerini sergiledi.
Gecenin finalini ise yöresel halaylarımızdan Damat Halayı ile Eğitim Uygulama Okulu öğrencileri Gökberk Doyran, Ayça Varol, Enis Görkem, Elif Gülem, Sercan Şekem, Emre Zengin, Ünzile Ünal gösterileriyle yorumladı.
Gecenin hazırlanmasında görev yapan Lüleburgaz Ticaret ve Sanayi Odası Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi Öğretmenleri Görme Engellileri Öğretmeni Mahir Saygı, Mukadder Tuzcu, Seyhan Keskin, Esra Gürsoy Akçay, Tülin Güngör Hasan Sezgin Kızılaslan ve Ahşap Boyama Öğretmeni Hatice Ülger davetliler taraından ayakta alkışlandı.
Bengül Tanrıkulu daha sonra yaptığı resimlerle Türkiye’nin ismini dünyaya duyuran Görme Engelli Ressam Eşraf Armağan’ı davet etti.
Kendisinin doğuştan görme engeli olduğunu belirten Armağan, nesleri 3 yaşından itibaren tanımlamaya başladığını belirterek “Ben nesneleri ellerimle tanımlayarak çizmeye başladım. İlk olarak çizdiğim nesne kelebek oldu. Daha sonra hissettim nesneleri ellerimle görerek çizmeye başladım. Yaşadığınız dünyayı gerçek anlamda tanımak ve görmek istiyorsanız, gözlerinizi kapatın ve elinize aldığınız çiçeği tanımaya çalışın. Burnunuzla koklayın, parmaklarınızla tüm yaprakları birer birer duyumsayın. Hatta bırakın, dikenleri elinize batsın. Canınızı acıtsın. İşte yaşamak budur, görmek budur” dedi.
Armağan kendisine verilen saplı ayçiçeğini de çizdi. Eşref Armağan’ın çizimleri video kamerayla slayttan davetlilere naklen izlettirildi.
Eşref Armağan, yaptığı sunumda başından geçenleri esprili bir dille anlatınca da salonu dolduranlar tarafından ayakta alkışlanırken program sonunda da kendisine yöneltilen soruları yanıtladı.
Lüleburgaz Kaymakamı Lütfullah Gürsoy, Eşref Armağan’a sunumunun ardından günün anlam ve önemini belirten bir plaket sundu.
Eşref Armağan’ın 14 yıldan beri menejerliğin yapan Amerikalı Bayan Joan Eröncel de yaptığı konuşmada “Eşref Armağan dünyada az görülür bir yeteneğe sahip. Harward Ünivesitesi bu çizimlerinin ardından Eşref Armağan’ının beynini inceledi. Kendisi bu konuda hem yetenekli hem de bir öğretmen bilgisine sahip” dedi.
Program öncesinde ve sonrasında davetliler Gençlik Merkezi, fuayesinde açılan Eşref Armağan’ın resim sergisini gezdi.
Davetliler Eşref Armağan’ın resimlerini fotoğraf makineleri ve cep telefonları ile görüntüledi.
 
Cevap: Gorme Engelli Muzisyen Ve Piyanistler Burada Toplanalim

nejat abi sabitleyelim konuyu bence...
tesekkurler...
 
Cevap: Gorme Engelli Muzisyen Ve Piyanistler Burada Toplanalim

Osmanlı Kültür ve Medeniyetinde Görme Engelliler

Selamlar.

Osmanlı kültür ve medeniyetinde görme engelliler, eğitim kurumlarında, musıkinin yanı sıra, hafızlık üzerine de yetiştirilirlerdi.

O sebepledir ki, bugün bile, halk arasında bir görme engelliye: "Hafız, Hafızım" diyerekte hitap edildiği olunmaktadır.

Günümüzde de görme engelliler arasından, dünyaca tanınmış hafızlar çıkmaktadır. İşte onlardan birisi: Kani Karaca

Rahmetli Kani Karaca'nın aziz hatırasını tekrar analım.

Not: Devamı gelecek.
 
Cevap: Gorme Engelli Muzisyen Ve Piyanistler Burada Toplanalim

Kani Karaca

Agâzî bu âleme Dâvut gibi sal

Bâki kalan bu kubbede bir hoş sâdâ imiş”



HOŞ BİR SADA BIRAKTIN

KANİ ABİ

Allah (c.c.) gani gani rahmet eylesin...

(1930 - 29 Mayıs 2004)

Kani Karaca 1930'da Adana'da doğdu, iki aylıkken bir kaza sonucu gözlerini kaybetti. İlkokulda okurken, aynı zamanda köyün imamı olan öğretmeninden ders alarak Kur'an'ı hıfz etti. 1950'de İstanbul'a geldi. Bir süre Sadettin Kaynak'la çalışarak üslup ve tavır bilgileri öğrendi. Dini musiki çalışmalarını daha sonra, üslup ve tavır yönünden çok etkilendiği Yeraltı Camii imamı ve hatibi ünlü Hafız Ali Üsküdarlı'nın öğrencisi olarak sürdürdü. Sadettin Heper'den kudümle usul vurmayı öğrendi, kendisinden ayrıca başta mevlevi ayinleri olmak üzere pek çok dini ve dindışı eser meşk etti. İstanbul'un musiki çevrelerinde çeşitli sanatçılardan yararlanarak musiki bilgisini ilerletti. Hafız Ali Üsküdarlı ve zamanın birçok değerli musikicisinin karşısında verdiği dini musiki sınavı ile icazet aldı; bu sınavdaki başarısı Kani Karaca'nın makam bilgisi ile yeteneğini kabul ettirdiği önemli bir aşama oldu.

Karaca 1950'lerin sonları ile 1960'lı yıllarda İstanbul radyosundan yayımlanan programlarda klasik fasıllardan çok seçkin eserler okudu. Her yıl Konya'da ve İstanbul'da düzenlenen Mevlana'yı anma haftaları ile İstanbul Festivali çerçevesindeki sema törenlerine naathan, ayinhan ve kudümzen olarak çalıştı. Yurt içinde ve yurt dışında düzenlenen sayısız konsere ve mevlevi ayinine katıldı. Pek çok plak, CD ve kaset doldurdu.

Kani Karaca istanbul'un son kırk yılda tanıdığı en ünlü hafız ve mevlidhanlardan biridir. Doğaçtan okuyuş yeteneği gerektiren hafızlık ve mevlidhanlık ile, besteli eserlerdeki icracılığı onun okuyuculuğunun iki yönüdür. Mevlid, ezan gibi yazılı bestesi olmayan, ancak doğaçlama ezgilerle okunan dini musiki şekillerinden başka, Kur'an okuyuşunda da büyük sanat gücü göstermiştir. Karaca, musiki eğitimi görmemiş din hocalarının yirminci yüzyılda artması sonucu hafızlığın Sanat yönü gitgide kaybolurken, dini musikinin geçen yüzyılda yetişmiş üstadlarıyla zamammıza kadar ulaşan seçkin gelenekleri izleyip geliştirenlerdendir. Onun musikiye en büyük katkısı, İstanbul'a özgü mevlid ve Kur'an okuma üsluplarını günümüzde de büyük sanat gücüyle yaşatmasıdır.
Karaca bugün kaybolmaya yüz tutmuş olan gazelin de çok usta bir yorumcusudur. Doğaçlama musıkide ezgi ile güfteyi her musiki şeklinin gerektirdiği ifadeye göre başarıyla kaynaştırır. Bariton sesiyle, pestlerde olduğu kadar tizlerde de perdelerin sesini falsosuzca vererek, makamların özelliklerini, seyirlerini ustaca gösterir. Belli bir makamın ses alanından çıkarak başka bir makamın ses alanına geçmek anlamına gelen geçki sanatını başanyia uygular, iç içe örülü, uzun ve kısa, uzak ve yakın geçkilerindeki makam, ezgi ve buluş çeşitliliği, okuyuş üslubuna ayırt edici bir özellik katar.

Kani Karaca dindışı musikinin de günümüzdeki büyük icracılarındandır. Çok geniş bir repertuvarı vardır. istanbul radyosundaki solo programlarında ve özel konserlerde okuduğu kar, murabba beste, ağır ve yürük semailer arasında ilk kez seslendirilmiş eserlerin sayısı bir hayli kabarıktır. Karaca, Münir Nurettin Selçuk'tan sonra yetîşen değerli icracılar arasında adı en başta anılan ses sanatçılarındandır.

Karaca 1950'lerin sonları ile 1960'lı yıllarda İstanbul radyosundan yayımlanan programlarda klasik fasıllardan çok seçkin eserler okudu. Her yıl Konya'da ve İstanbul'da düzenlenen Mevlana'yı anma haftaları ile İstanbul Festivali çerçevesindeki sema törenlerine naathan, ayinhan ve kudümzen olarak görev aldı. Yurt içinde ve yurt dışında düzenlenen sayısız konsere ve mevlevi ayinine katıldı. Pek çok plak, CD ve kaset doldurdu. Karaca, Türkiye Hafızı Kuran ve Mevlithanlar Cemiyeti'nin de kuruluşuna katkıda bulundu. Kani Karaca, yakalandığı kanser hastalığı sonucu 29 Mayıs 2004'de İstanbul'da vefat etti.Ruhu Şâ'd olsun...
 
Cevap: Gorme Engelli Muzisyen Ve Piyanistler Burada Toplanalim

Bülbül sesli hafıza veda



Dinî ve lâdinî musikinin son büyük temsilcisi Hafız Kani Karaca, kültür tarihimizde derin izler bırakarak hayata veda etti. Türk musikisinin büyük üstadlarından meşk eden Karaca, musikimizin adeta canlı bir arşivi idi.



Siyah gözlükleriyle yer etmişti zihnimizde. Dolaştığı perdeleri kusursuz basan davudî sesi, İstanbul ağzıyla ve makamdan makama geçerek okuduğu Kur"an"lar, Mevlidlerle hafızlığı sanat neşesiyle icra eden kuşağın son temsilcilerindendi. Türk musikisinin, icra edecek babayiğit kalmadığı için unutulmaya yüz tutan en zorlu eserleri zihninde kayıtlıydı.

Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Hafız Kani Karaca"nın hayatı aslında doğuşundan itibaren bir roman gibidir. 1930 yılında Adana"nın Adalı köyünde dünyaya gelir.

Karaca"nın kabiliyetini keşfeden ilkokul öğretmeni, hafız yapmak için halasından izin alır. Kani Karaca, köyün imamı Ali Rıza Efendi"den hıfzını bitirir ve 9 yaşında hafızlık icazetini Adana"da alır. 1950 yılında İstanbul"a gelir. Hafız Saadettin Kaynak"tan dört yıl kadar solfej, üslup ve tavır bilgileri öğrenir. Saadettin Kaynak genç öğrencisinin kabiliyetinden ve azminden çok emindir. "Ben onu öyle bir yetiştireceğim ki, bütün dünya tanıyacak" der ve hayatının sonuna kadar da onunla özel olarak ilgilenir.

1953 yılında, özellikle kudümle usul vurmayı öğrendiği, başta Mevlevi ayinleri olmak üzere pek çok eser meşk ettiği Saadettin Heper"le tanışır. Bu tanışmayı kendisi şöyle anlatır: "Saadettin Kaynak"ın Sıraserviler"deki evinde meşkederken Saadettin Heper de geldi. Saadettin Kaynak, "Oğlum, bu zat musikide benden daha yüksek, bana bir emr-i Hak vaki olursa ben seni buna emanet ediyorum" dedi. İlk önceleri Tophane"deki Kadirihane"de meşk ederdik. Bir ara özel olarak evime gelir ve bana meşk ederdi."

Kani Karaca, daha sonra üslup ve tavır yönünden çok etkilendiği, Üsküdar tavrı denilen Kur"an okuma tarzının son temsilcisi Yeraltı Camii İmamı Hafız Ali Efendi"nin öğrencisi olur.

Musiki kültürümüzün canlı tarihi

Konya"daki sema törenlerinde icra edilen Nat-ı Mevlânâ, Kani Karaca"nın sesiyle özdeşleşmişti bizim nesil için. İlk yıllarından beri Konya ve İstanbul"da düzenlenen Hz. Mevlânâ"yı anma törenlerine naathan, ayinhan ve kudümzen olarak katılmaktaydı. Mevlevi mukabelelerinin düzenli olarak başlamasını şöyle anlatmaktaydı Karaca: "1955"te Konya"da Mevlevi ayinine başladık. Ben güftesi Mevlânâ Hazretlerine, bestesi de büyük bestekar Itri Dede Efendiye ait olan Rast makamındaki Nat-ı Mevlânâ"yı Kaynak hocadan meşk etmiştim. Saadettin Kaynak"ın vefaatından sonra Saadettin Heper hoca ile Nat-ı Mevlânâ"yı tekrar (onun tabiri ile daha doğru şekliyle) meşk ettik. Biz Konya"ya gitmeden evvel Sadi Hoşses ve arkadaşları tarafından 1950-1955 yılları arasında kendi talebeleri ile Konya Şahin Sineması"nda 15-20 dakikalık bir Mevlevi ayini icra edilirmiş. Ne zaman ki Saadettin Heper hoca ön plana çıktı. Konya Belediyesi bu işi ele aldı ve bu organizasyonu ona verdiler. Ben 40 seneden beri Konya"ya gider gelirdim."

Zamanımızda adet olduğu üzere hüdâî nâbit biten nevzuhur sanatkarlardan değildi Kani Karaca. "Eski kuşak sanatkarların devrine" yetişmiş, onlardaki bilgilerin kendileriyle birlikte kaybolacağını anlamış ve haftanın her günü bir meclisten bir meclise meşk için koşturmuştu. Bu sayede birçok sanatkardan istifade etmiş, dinlediği eserleri son derece kuvvetli hafızasına kaydetmişti. Makam geçkileri ile ünlü Kani Karaca, gayretlerini ve bu bilgileri kazanmasını şu şekilde özetliyordu: "Biz hoca gördük, üstad gördük, bunların önünde diz çöktük, onlardan feyz aldık. Biz evelallah bunların meyvelerini topluyoruz. Ben eğer şu anda İstanbul"a gelseydim, hiçbir şey öğrenemezdim. Çünkü İstanbul"un o eski müzisyenleri kalmadı, öğretecek kimse de yok. Biz bu hususta epeye uğraştık. Şöyle diyebilirim ki gerek kulak dolgusu, gerek özel meşk ile binlerce eser geçtik ve pişirdik. Mesela bugün 36 küsur Mevlevi ayini diyelim bunların hepsini ezbere okurum." Kani Karaca icracı olduğu gibi bestekârdı da.

TRT"de uzun yıllar görev yapmış, Türk Musikisi Devlet Konservatuarı"nda da usul ve repertuvar öğretmeni olarak çalışmıştı.
Musikimizin canlı hafızası olan Hafız Kani Karaca"nın sağlığında kıymetini biz ne derece bildik tartışılır ama yabancılar onu "bülbül sesli hafız" olarak tanımaktaydı. Amerika"da ve birçok Avrupa ülkesinde Kani Karaca"nın okuduğu Mevlevi ayin-i şerifleri ve Nat-ı Mevlânâ kasetlerden dinlenerek meşk ediliyor. İngilizler, özel sipariş ile, Kani Karaca"ya Hatipzade Osman Efendi"nin Rast Karı Natık"ını okutmuşlar. 1989 ve 1990 yıllarında İhsan Özgen ile Atina ve Selanik"te verdiği konserlerin canlı kayıtlarından plak ve CD yapılmış.

"Kaniciğim nerede okumuştuk?"

Tanıyanlar Kani Karaca"yı gözleri görmeyen ama gönlü açık bir şahsiyet olarak anlatıyor. Hoş sohbeti, renkli kişiliğiyle dost meclislerine neşe katardı. En büyük özelliklerinden biri de taklit kabiliyeti idi. Türkçenin çeşitli şivelerini, tanıdığı kişilerin konuşma tarzını ve sesini başarıyla taklit ederdi. Hatta bir gün hocası Üsküdarlı Ali Efendi"yi taklitle bir aşr-ı şerif okuyup teybe kaydetmiş. Ali Efendi bu kaydı dinlediğinde kendisi okudu sanıp "Kaniciğim biz bunu nerede okumuştuk?" diye sormuş.

Ali Ulvi Kurucu merhum ise "Hafız Kani"yi Dinlerken" isimli manzumesinde onun hakkında şöyle demektedir:
.... Bu nurdan ses, gerilmiş ufka, bazen bir gümüş tüldür,
Ve bazen, ah ü feryad eyleyen bir dertli bülbüldür!..
Yakar ateşli feyadiyle, dem tuttukça eflaki,
Mezamiriyle coşmuş, Hazret"i Davud okur sanki! ...


KADRİNİ SENG-İ MUSALLADA BİLİRLER

PROF. DR. EMİN IŞIK:
Kani Karaca"yı anlayabilmek için, onun gibi musiki ilmine vâkıf olmak lazım. Bir vatandaş bana "Hafız-ı Kur"an olan bir kişinin lokantalarda, restoranlarda fasıl heyeti ile şarkı söylemesi doğru mu?" diye bir soru sordu. Ben de o kişiye, "O bir baba, 70 yaşında ve üç çocuk sahibi. Onun musiki kültürü ve icrasını anlayabilecek insanlar kalmadı. Onu kınayacak yerde, onu bu hale getiren halkı ve yöneticileri kınamanız lazım" demiştim.

NECDET YAŞAR:
Osmanlı musikisinin ve kültürünün son temsilcisi olan üstadların talebesi idi. Yurtdışında, dünyayı 7 asır idare etmiş olan Osmanlının şaheser musiki eserlerini dinlemek için konserlere akın ediyorlar. Kani Bey de bu doyumsuz musiki lezzetinin son temsilcilerindendi.

AHMET ÖZHAN:
Makam seyri ve geçkileri konusunda bir virtüözdü. Çok nadir ve tam bir enstrüman gibi kullandığı bir sese sahipti. Alaeddin Yavaşça hoca, "Kani nadirattan bir zattır" derdi. Saadettin Heper ve Saadettin Kaynak gibi hocalardan makam, usul ve repertuvar dersleri, Hafız Ali Üsküdari"nin talebesi olarak Üsküdari diye anılan kıraat tarzının son temsilcisi idi. Büyük bütün usulleri bilirdi, emprovize musikiye son derece vâkıftı. Hiç kimse yegane değildi ama Kani Ağabey, yeganeliğe çok yakın bir insandı.

NİYAZİ SAYIN:
Türk musikisine sırt çevrildiği bir dönemde Kani"den istifade eden etti ama hali hazırda onun gibi musikiyi bilen ve icra edebilen bir kişi de mevcut değil. Osmanlı-Türk musikisi geleneğinin son temsilcilerinden dersler aldı. Ömrünün sonuna kadar da o tecrübe ve kabiliyetinin hizmetkarı oldu.

ABDİ COŞKUN:
Kani Karaca"nın hayatta iken tam anlamı ile kadrinin bilindiğini söylemem mümkün değil. Ancak, çok şükür ki onun döneminde ses kayıtları mevcut idi. Bundan sonra, Kani Karaca adına enstitüler kurulmalı ve onun kayıtları ve hatıraları laboratuvarlarda incelenmeye tabi tutulmalıdır.


Abdullah Yalvaç
 

Benzer konular

Demonu Paylaş Yine Yarışma Yapalım mı ? Anket

  • Evet

    Oy: 16 66.7%
  • Kararsızım

    Oy: 7 29.2%
  • Hayır

    Oy: 1 4.2%

Delüxe üyelik Yapın sizinde olsun.. (Sunucu Ödemeleri için katkınız olsun)

Son kaynaklar

İyiki Doğdunuz :)

Geri
Üst