• '' 20 '' Konu Açan yada mesaj yazmış olan Rütbe '' Özel üye '' olucaktır.. Vip üye de 200 konu yada Cevap vermiş olan Rütbe kazanacaktır saygılar

Fransa Ermeni tasarısını kabul etti

ferdesu

Altın
5 Yıl ve Daha Eski Üyemiz
Özel Üye
Katılım
30 Ocak 2009
Mesajlar
1
Tepkime puanı
96
Puanları
0
Konum
istanbul
Enst.
Korg pa800 keman piyano
ataturk_ermeni_tehciri_sozu_ne_dedi.jpg


ermenitehciri.jpg


YER DEĞİŞTİRMENİN (TEHCİR) TANIMI VE GAYESİ

Arapça asıllı bir kelime olan tehcir, “bir yerden başka bir yere göç ettirmek, yer değiştirmek, hicret ettirmek (immigration, emigration)” manasını taşır; bir “sürgün”, bir “deportation” manası yoktur. Bununla birlikte; “Tehcir Kanunu” diye adlandırılan kanunun adı da aslında “Savaş zamanında hükümet uygulamalarına karşı gelenler için askeri tarafından uygulanacak önlemler hakkına geçici kanun”dur. Bu kanuna dayanılarak gerçekleştirilen yer değiştirme uygulamasının anlatımında kullanılan “tenkil (nakletme)” tabiri de batı dillerinde “sürgün” anlamına gelen “deportation”, “exile” veya “proscription” gibi terimlere karşılık değildir.

Başta Van olmak üzere yurdun pek çok yerinde başlayan Ermeni isyan ve katliamlarına önlem almak amacıyla Talat Paşa’nın başlattığı, Hükümet ve Meclis’in de uygun gördüğü yer değiştirme, doğrudan doğruya cephelerin güve-nini sarsacak bölgelerde uygulanmıştır. Bunlardan birincisi, Kafkas ve İran cep-hesinin geri bölgesini oluşturan Erzurum, Van ve Bitlis dolayları; ikincisi ise, Sina cephesi gerilerini oluşturan Mersin-İskenderun bölgeleridir. Ermeniler, her iki bölgede de düşmanla işbirliği yapmış ve onların çıkarma yapmalarını kolaylaştıracak faaliyetlerde bulunmuşlardır.


Yer değiştirme uygulaması daha sonraları, isyan çıkaran, düşmanla işbirliği yapan ve Ermeni komitacılarına yataklık eden diğer vilâyetlerdeki Ermenileri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Başlangıçta Katolik ve Protestan Ermeniler uygulamanın dışı bırakıldıkları halde, daha sonra bunlardan zararlı faaliyetleri görülenler de göç ettirilmişlerdir.



Anadolu'dan Yine Osmanlı'nın Bir Başka Şehri Suriye'ye Göç Ettirilen Ermeniler
Gerçekleştirildiği 1915′ten günümüze kadar yer değiştirme uygulaması hakkında çok şey yazılıp çizilmiştir. Ermeniler, uydurma belgelerin arkasına gizlenerek, dünya kamuoyunu uzun süre kandırmayı başarmışlardır. Başlangıçta üç yüz binlerden başlayıp, üç milyonlara kadar varan rakamlarla ifade edilen Ermeni katliâmı hikâyelerinin hiçbir dayanağı bulunmamaktadır. Nitekim İstanbul’un işgal edildiği dönemde İngilizler ve Fransızlar, Osmanlı arşivini yeterince araştırmalarına rağmen soykırımı imâ edecek tek bir belgeye dahi rastlamamışlardır.

Şayet, Osmanlı devletinin Ermenileri “soykırım”a tabi tutmak gibi bir amacı olsaydı; bulundukları yerlerde bu düşüncesini gerçekleştiremez miydi? Bunun için “yer değiştirme” gibi bir uygulamaya ne gerek vardı? Kafilelerin güvenliği, sağlığı ve yeme-içmelerinin temini için büyük maddi fedakarlıklara ne gerek vardı? 1915 Mayısından 1916 Ekim ayına kadar yaklaşık bir buçuk yıl devam eden göç ettirme ve yerleştirme sırasında, emirler çerçevesinde ve mahallinde aldığı tedbirlerle, o günün zor savaş şartlarına rağmen, Ermenilerin can ve mallarını koruma altına almasına ne gerek vardı? Adetâ yeni bir cephe açmış gibi idarî, askerî ve malî yükün altına girmemeye ne gerek vardı?
Bütün bu soruların cevapları, Osmanlı Devleti’nin asıl niyetinin anlaşılmasına yetecektir. Osmanlı devletinin, yüzlerce yıl devlete olan bağlılıklarından dolayı “millet-i sadıka” olarak nitelendirdiği bir halka karşı, birdenbire tavır değiştirmesinin de mantıklı bir izahı yoktur. Değişen Osmanlı değil, Rusya ve İtilaf Devletlerinin bağımsızlık vaatlerine kanan Ermenilerdir.

Devlet güvenliğinin sağlanması için gerekli bir uygulama olan yer değiştirme, dünyanın en başarılı sevk ve iskan hareketidir ve hiçbir zaman Ermenileri imha etmek gayesini gütmemiştir.

KAYNAK:
Halaçoğlu, Prof. Dr. Yusuf-; Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), TTK Yayını, Ankara 2001.

YER DEĞİŞTİRMENİN NEDENLERİ VE İLK UYGULAMALAR

Yer değiştirme kararı, bağımsız Ermenistan kurma düşüncesiyle, savaş içindeki kendi devletlerini arkadan vuran Ermenilerin verdikleri zararı önlemek gayesiyle zorunlu olarak alınmıştır. Ruslar ve İtilaf Devletleri’nin Ermenileri nasıl kandırdıkları ve kışkırttıkları, belgeleriyle sabittir(1). Savaşta ele geçirdikleri yerlerin kendilerine verileceği ve bağımsızlıklarının tanınacağı gibi vaatlere kanan Ermeniler, birçok ihtilâl cemiyeti kurmuşlardır(2). Ermeniler, yer değiştirme öncesinde başlattıkları tedhiş faaliyetlerini, göç sırasında da sürdürmüşlerdir. Gerek sınır bölgelerinde, gerek iç bölgelerde düşmanla işbirliği yapmışlar; müslüman halka karşı katliâmlarda bulunmuşlardır(3). Ermenilerin yaptıkları mezalimi anlatan belgeleri bir kitapta toplamaya karar veren Osmanlı Hükümeti, bütün illere yazılar yazarak; Ermeni katliamlarını anlatan belge ve fotoğrafların gönderilmesi istemiştir(4). Toplanan belge ve fotoğrafların ışığında “Ermeni Komitelerinin Faaliyetleri ve İhtilal Hareketleri / Meşrutiyet’in İlanından Önce ve Sonra” adıyla bir kitap yayınlanmıştır(5). Ermeni mezalimi Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra da devam etmiştir. 1920′de Hanov adlı bir Ermeni komutasında Nahçıvan’a giden 1.200 kişilik birliğin, oradaki müslümanlara yaptıkları mezalim bunun en çarpıcı örneklerinden biridir(6). Ayrıca 3 ve 7 Mart 1921 tarihlerinde Mamuretülaziz (Elazığ) vilâyeti vâli vekili Mümtaz Bey’in gönderdiği telgraflardan, Fransızların korumasına giren Ermenilerin Kilikya’dan Adana’ya kadar bağımsız bir Ermenistan hayali içinde bulundukları anlaşılmaktadır(7).

Bu gelişmeler üzerine, Başkomutan Vekili Enver Paşa duruma bir çare bulmak amacıyla, 2 Mayıs 1915′te İçişleri Bakanı Talat Paşa’ya şu yazıyı göndermiştir:

“Van gölü etrafında ve Van valiliğince bilinen belirli yerlerdeki Ermeniler, isyanlarını sürdürmek için daima toplu ve hazır bir haldedirler. Toplu halde bulunan Ermenilerin buralardan çıkarılarak isyan yuvasının dağıtılması düşüncesindeyim.

3. Ordu komutanlığının verdiği bilgiye göre Ruslar 20 Nisan 1915′te kendi sınırları içindeki müslümanları sefil ve perişan bir halde sınırlarımızdan içeriye sokmuşlardır. Hem buna karşılık olmak ve hem yukarıda belirttiğim amacı sağlamak için, ya bu Ermenileri aileleriyle birlikte Rus sınırı içine göndermek, yahut bu Ermenileri ve ailelerini Anadolu içinde çeşitli yerlere dağıtmak gereklidir.

Bu iki şekilden uygun olanın seçilmesini ve uygulanmasını rica ederim. Bir mahzur yoksa isyancıların ailelerini ve isyan bölgesi halkını sınırlarımız dışına göndermeyi ve onların yerine sınırlarımız içine dışarıdan gelen müslüman halkın yerleştirilmesini tercih ederim(8)”.

Yer değiştirme uygulamasının ilk işareti sayabileceğimiz bu yazı ile Enver Paşa, Ermenilerin isyan çıkaramayacak şekilde dağıtılmalarını istemektedir. Söz konusu yazıya göre uygulama yalnızca Ermenilerin isyan ve karışıklık çıkardıkları yerlerde yapılacaktır. Nitekim öyle de olmuştur.

Durumun önemi ve aciliyeti nedeniyle zaman kaybetmek istemeyen Talat Paşa, Meclis’ten henüz bir karar çıkmadan yer değiştirme uygulamasını başlat-mış ve bu çok ağır sorumluluğu tek başına üzerine almaktan kaçınmamıştır(9).

Başkomutanlık’tan 3. ve 4. Ordu Komutanlarına konuyla ilgili bildiri yazıldığını kaydeden Talat Paşa, faydalı sonuçlar verecek bu uygulamanın, Van’la birlikte Erzurum’un güney kısmı, Bitlis’e bağlı önemli kazalar, özellikle Muş, Sasun ve Talori civarını da kapsamasının iyi olacağına dikkat çekmiş ve valilerden ordu komutanlarıyla işbirliği yaparak derhal uygulamaya başlamalarını istemiştir(10).

Ayrıca 23 Mayıs 1915′te 4. Ordu Komutanlığına bir şifre gönderen Talat Paşa, boşaltılmasını istediği yerleri şu şekilde belirtmiştir:
1. Erzurum, Van ve Bitlis vilâyetleri;
2. Maraş şehir merkezi hariç olmak üzere Maraş sancağı;
3. Halep Vilâyetinin merkez kazası hariç olmak üzere İskenderun, Beylan (Belen), Cisr-i Şugur ve Antakya kazaları dahilindeki köy ve kasabalar;
4. Adana, Sis (Kozan) ve Mersin şehir merkezleri hariç olmak üzere Adana, Mersin, Kozan ve Cebel-i Bereket sancakları.
Buna göre; Erzurum, Van ve Bitlis’ten çıkarılan Ermenilerin, Musul’un Güney kısmı ile Zor sancağı ve Merkez hariç olmak üzere Urfa sancağına; Adana, Halep, Maraş civarından çıkarılan Ermenilerin ise Suriye vilâyetinin doğu kısmı ile Halep vilâyetinin doğu ve güneydoğusuna nakledilecekleri kararlaştırılmıştır. Göç işlemlerini denetlemek ve yönetmek üzere Mülkiye Müfettişlerinden Ali Seydi Bey Adana bölgesine, Hamid Bey ise Halep ve Maraş bölgesine atanmıştır.

Yeni yerleşim bölgelerine ulaşan Ermenilerin, bölgenin durumuna göre ya mevcut köy ve kasabalarda inşa edecekleri evlere ya da hükümet tarafından belirlenecek yerlerde yeniden kuracakları köylere yerleştirilmeleri ve Ermeni köylerinin Bağdad demiryolundan en az 25 km. uzakta olması şart koşulmuştur.

Yer değiştirmeye tabi tutulan Ermenilerin can ve mallarının korunması, yeme, içme ve dinlenmelerinin sağlanması sevk güzergahında bulunan bölgesel yöneticilere bırakılmıştır. Yerleri değiştirilecek Ermenilerin bütün taşınabilir mal ve eşyalarını birlikte götürebilecekleri ve taşınmaz malları konusunda da ayrıntılı bir emir yazısı hazırlanarak ilgili yerlere ulaştırılması kararlaştırılmıştır(11).

Başkomutanlık, yerleri değiştirilen Ermenilerin yeniden fesat yuvaları oluşturmamaları için 26 Mayıs 1915′te İçişleri

Bakanlığı’na bir yazı göndererek şu konuların dikkate alınmasını istemiştir:
1. Ermenilerin gönderildikleri yerlerdeki nüfusu oradaki aşiret ve müslüman sayısının %10 oranını geçmemelidir.
2. Göç ettirilecek Ermenilerin kuracakları köylerin her biri elli evden çok olmamalıdır.
3. Ermeni göçmen aileleri seyahat ve nakil suretiyle de olsa ev değiştirmemelidir(12).

İçişleri Bakanlığı’nın bütün bu önlemleri uygulamaya koyduğu günlerde, 24 Mayıs 1915′te ortak bir bildiri yayınlayan Rusya, Fransa ve İngiltere Hükümetleri, bir aydan beri “Ermenistan” diye adlandırdıkları Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Ermenilerin öldürüldüklerini ve olaylardan Osmanlı Hükümeti’ni sorumlu tutacaklarını açıklamışlardır(13).

Konunun bu şekilde uluslar arası bir boyut kazanması üzerine Talat Paşa, yer değiştirme uygulamasının yasal bir zemine oturtulması amacıyla hazırladığı bir yazıyı 26 Mayıs 1915′te Başbakanlığa gönderdi(14).

Talat Paşa yazısında, “Osmanlı topraklarına göz diken istilâcıların emellerini gerçekleştirmek için Osmanlı vatandaşı olan Ermeniler arasına ayrımcılık soktuklarını ve yardım ettiklerini; isyan eden Ermenilerin düşmana karşı savaşan Türk ordusunun harekâtını güçleştirmek için her çeşit engellemeleri yaptıklarını; askere gıda maddesi, silah ve mermi ulaştırılmasını engellediklerini; düşmanla işbirliği yaptıklarını; bir kısmının düşman saflarına katıldıklarını, askerî birliklere ve masum halka silâhlı saldırıda bulunduklarını; şehir ve kasabalarda katliam ve yağmacılık yaptıklarını; düşmanın deniz kuvvetlerine gıda maddesi temin ettiklerini ve önemli askeri bölgeleri düşmana gösterdiklerini” açıkladıktan sonra, devletin selâmeti için köklü önleme gereksinim duyulduğunu ve bunun için, savaş bölgesinde olaylar çıkaran Ermenilerin başka bölgelere göç ettirilmesine karar verildiğini ifade etmiştir.

İçişleri Bakanlığı’nın bu yazısı, Başbakanlık tarafından kaleme alınan bir başka yazı ile derhal Meclis’e ulaştırılmıştır. Başbakanlık yazısında Talat Paşa’nın ifadeleri tekrarlandıktan sonra, devletin selâmeti için uygulanmasına başlanılan yer değiştirme uygulamasının yerinde olduğu ve bunun bir yöntem ve kurala bağlanmasının gerektiği dile getirilmiştir(15). Meclis de aynı tarihte uygulamayı kabul eden bir karar almıştır.

Meclis’in bu konu ile ilgili kararnamesinde, devletin varlığının ve güvenliğinin sağlanması uğrunda yapılan mücadeleye, kötü etkisi olan bu gibi zararlı faaliyetlerin önüne etkili yöntemlerle geçilmesinin kesinlikle gerekli olduğu ve İçişleri Bakanlığınca bu konuda alınan önlemlerin son derece doğru ve yerinde olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, yerlerinden çıkarılan Ermenilerin gayrimenkul mallarıyla ilgili bir bildiri yayınlanarak, belirlenecek komisyonlar tarafından tespitinin yapılması ve gönderilen Ermenilere gittikleri yerde durumlarına uygun iş sahalarının açılması ve Göçmen Ödeneği’nden kendilerine yardım yapılması kararının alındığı ifade edildikten sonra, göçün güven içinde yapılması konusunda ilgililere gerekli emrin yazılması istenmiştir(16).

Başbakanlık’tan 30 Mayıs 1915 tarihinde İçişleri, Harbiye ve Maliye Bakanlıklarına yazılan yazıda yer değiştirme uygulamasının nasıl yapılacağı şöyle anlatılmıştır(17):
a. Ermeniler kendilerine ayrılan bölgelere can ve mal güvenlikleri sağlanarak rahat bir şekilde nakledileceklerdir.
b. Yeni evlerine yerleşene kadar yeme-içme giderleri Göçmen Ödeneği’nden karşılanacaktır.
c. Eski malî durumlarına uygun olarak kendilerine emlâk ve arazî verilecektir.

İhtiyaç sahipleri için hükümet tarafından ev inşa edilecek, çiftçi ve ziraat erbabına tohumluk, alet ve edevat sağlanacaktır.

d. Geride bıraktıkları taşınır malları kendilerine ulaştırılacak, taşınmaz malları ve değerleri belirlendikten sonra, buralara yerleştirilecek olan müslüman göçmenlere paylaştırılacaktır. Bu göçmenlerin uzmanlık alanları dışında kalan zeytinlik, dutluk, bağ ve portakallıklarla, dükkân, han, fabrika ve depo gibi gelir getiren yerler, açık arttırma ile satılacak veya kiraya verilecek ve bedelleri sahiplerine ödenmek üzere mal sandıklarınca emanete kaydedilecektir.
e. Bütün bu konular özel komisyonlarca yürütülecek ve bu hususta bir emir yazısı hazırlanacaktır.

KAYNAK:
Halaçoğlu, Prof. Dr. Yusuf-; Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), TTK Yayını, Ankara 2001.

DİPNOTLAR

1) Şifre Kalemi., nr. 45/115 (23 Eylül 1916 tarihli telgrafla, Van, Bitlis, Mamuretülaziz (Elazığ), Adana, Diyarbekir ve Sivas eyâletlerine bu hususta bildiri göndermiştir).
2) DH. EUM. 2. Şube, Dosya 1, belge 45/2 (bk. belge 670).
3) Şifre Kalemi., nr. 61/50 ; nr. 62/24; nr. 63/175; nr. 64/92; nr. 64/163; nr. 64/194; nr. 66/51; nr. 46/56; nr. 66/192; BA, BEO, nr. 343464 (bk. belge 784).
4) Şifre Kalemi., nr. 62/57; nr. 62/58; nr. 63/241.
5) İstanbul 1916. Aynı eser Fransızca olarak 1917′de yine İstanbul’da yayınlandı. İsmet Parmaksızoğlu tarafından “Ermeni Komitelerinin İhtilâl Hareketleri ve Besledikleri Emeller” adıyla sadeleştirilerek yayınlandı (Ankara 1981).
6) 1 Şubat 1920′de İçişleri Bakanlığı’ndan Başbakanlığa gönderilen yazı (BA, BEO, nr. 341351).
7) Emniyet, Dosya 2 F/3; Emniyet, Dosya 2 F/5 bk. belge 799 ve 800).
ATBD, Aralık 1982, sayı 81, belge 1830.
9) Bayur, Aynı eser, III/3, 38.
10) G. K., nr. 52/200; nr. 52/281-282.
11) G. K., nr. 53/94.
12) Genelkurmay, nr. 1/1, KLS 44, Dosya 207, F. 2-3, nakleden, K. Gürün, Aynı eser, s. 213.
13) Bayur, Aynı eser, III/3, s. 37.
14) BA, BEO, nr. 326758.
15) Millet Meclisi Kararnamesi, Defter nr. 198, karar sıra nr. 163 (bk. belge 123); Bayur, Aynı eser, III/3, s.37-38; Gürün, Aynı eser, 213-214.
16) Bayur, Aynı eser, III/3, s. 40-42.
17) BA, BEO, nr. 326758



Fransa Ermeni tasarısını kabul etti en son haber
 
Cevap: Fransa Ermeni tasarısını kabul etti

YER DEĞİŞTİRME (TEHCİR) KANUNU

“Tehcir Kanunu” olarak bilinen; ve fakat Türk ordusu savaş alanında olduğu için cephe gerisinde oluşan isyan ve ayaklanmaları önleme gayesi güden “Savaş zamanında hükümet uygulamalarına karşı gelenler için asker tarafından uygulanacak önlemler hakkına geçici kanun” 27 Mayıs 1915 tarihinde kabul edilmiştir(1). Kanun, 1 Haziran 1915 günü dönemin Resmi Gazetesi Takvim-i Vekayi’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir(2).

Söz konusu geçici kanunun birinci maddesi; ordu, kolordu ve fırka komutanlarına, savaş sırasında Hükümetin emirlerine, ülkenin savunulmasına ve huzurun korunmasına karşı çıkanlara, silâhlı saldırı veya direnişte bulunanlara karşı derhal askeri önlem alma, tecavüz ve direniş sırasında isyancıları yok etme yetkisi vermektedir. İkinci madde ise aynı komutanlara, casusluk ve vatana ihanet ettikleri anlaşılan köy ve kasaba halkını, tek tek veya toplu halde başka yerlere sevk ve iskân ettirme yetkisi vermektedir.

10 Haziran 1915 tarihinde yayımlanan bir emir yazısı (3) ile de, göçe tabi tutulan Ermenilerin malları koruma altına alınmıştır. Bir başkan ile, biri idari diğeri de maliyeci olmak üzere iki üyeden oluşan “Terkedilmiş Mallar Komisyonu” kurulmuştur. Bu komisyonlar, boşaltılan köy ve kasabalardaki Ermenilere ait malları tespit edecek, ayrıntılı defterlerini tutacaktır. Defterlerden biri bölgesel kiliselerde korunacak, biri bölge yönetimine verilecek, biri de komisyonda kalacaktır. Bozulabilir eşya ile hayvanlar açık arttırma ile satılacak ve parası korunacaktır. Komisyon gönderilmeyen yerlerde, bildiri hükümlerini bölgelerdeki görevliler yerine getirecektir. Bu malların Ermeniler dönünceye kadar korunmasından hem komisyon, hem de bölge yöneticileri sorumlu olacaktır.

27 Mayıs 1915 tarihli kanun ve 10 Haziran 1915 tarihli emir yazılarından da anlaşılacağı gibi, Talat Paşa’nın başlattığı ve Meclis’in de uygun gördüğü yer değiştirme uygulaması, “doğrudan doğruya cephelerin güvenini sarsacak bölgeleri” kapsamaktadır. Bunlardan birincisi Kafkas ve İran cephesinin geri böl-gesini oluşturan Erzurum, Van ve Bitlis dolaylarıdır. İkincisi ise Sina cephesi geri-lerini oluşturan Mersin-İskenderun bölgeleridir. Çünkü Ermeniler bu bölgelerde düşmanla işbirliği yapmakta ve onların çıkarma yapmalarını kolaylaştıracak faaliyetlerde bulunmaktaydılar. Bununla birlikte; “savaş halinde devlet yöne-timine karşı gelenler için askeri birliklerce alınacak önlemleri” içeren kanun, tamamen devleti ve kanun düzenini korumaya yönelik bir yetki kanunudur. En önemli özelliklerinden biri ise; “kanun metninde herhangi bir etnik grup veya zümrenin adından söz edilmemiş ve hatta ima dahi edilmemiş” olmasıdır. Kanun kapsamına giren Müslüman, Rum ve Ermeni asıllı Osmanlı vatandaşları yerlerinden başka yerlere göç ettirilerek yerleştirmeye tabi tutulmuştur. Kanunu, tek bir halka yöneltilmiş olarak görmek, ya bilgi eksikliğinin göstergesidir, ya da kasıtlı davranmanın(4)…

KAYNAK:
Halaçoğlu, Prof. Dr. Yusuf, Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), TTK Yayını, Ankara 2001.

DİPNOTLAR
1) Bayur, Aynı eser, III/3, s.40; Gürün, Aynı eser, 214.
2) Takvîm-i Vekãyi’, 18 Receb 1333 / 19 Mayıs 1331, 7. sene, nr. 2189; Y. H. Bayur, Aynı eser, III/3, s. 40
3) ATBD, Aralık 1982, sayı 81, belge 1832.
4) Yıldırım, Dr. Hüsamettin, Ermeni İddiaları ve Gerçekler, Ankara, 2000, sh. 21

YER DEĞİŞTİRME UYGULAMASININ BAŞLAMASI

27 Mayıs 1915 tarihli Sevk ve İskan Kanunu ve kanunun uygulanma şekillerine belirleyen bildirilere uygun olarak; Ermeni kafileleri, yeni yerleşim alanlarına dağıtılmak üzere yol kavşakları üzerinde bulunan Konya, Diyarbekir, Cizre, Birecik ve Halep gibi belirli merkezlerde toplanmışlardır.

Kafilelerin göç ettirildikleri güzergâhlar, göçmenlerin zorluklarla karşılaşmamaları için mümkün olduğu kadar kendilerine yakın yollardan seçilmiştir. Ayrıca güzergâh seçiminde, kafilelerin güvenlik ve korunmalarının sağlanması düşüncesi de önemli rol oynamıştır. Nitekim Kayseri’den, Samsun’dan gönderilenler Malatya üzerinden; Sivas, Mamuretülaziz (Elazığ), Erzurum ve çevresin-den gönderilenler ise Diyarbekir-Cizre yolundan Musul’a gönderilmişlerdir(1).

Bununla birlikte, yolların çok kalabalık olması, sancaklarda düzenin bozulması ihtimalinin belirmesi durumlarında, bu güzergahlar dışına da çıkılmıştır(2). Urfa’dan Re’sülayn ve Nusaybin yoluyla gidenler, Arap kabileleriyle diğer aşiret-lerin saldırılarından korunmak üzere Siverek yolundan gönderilmişlerdir(3).

Batı Anadolu’dan gönderilen kafileler ise Kütahya-Karahisar-Konya-Karaman-Tarsus üzerinden Kars-ı Maraş-Pazarcık yoluyla Zor’a gönderilmişlerdir(4). Bütün bu güzergâhların seçiminde tren yolları ve nehir nakliye araçlarının bulunduğu yerler tercih edilmiştir. Bu sırada en güvenli yolun tren ve nehir yolculuğu düşüncesi bunda önemli rol oynamıştır.

Nitekim Batı Anadolu’dan yeni yerleşim bölgelerine gönderilenlerin hemen hepsi trenlerle nakledilmişlerdir(5). Cizre yolu ile gönderilenler de tren ve “Şahtur” denilen nehir kayıklarıyla taşınmışlardır(6). Tren ve nehir nakliyatının bulunmadığı yerlerde kafileler hayvan ve arabalarla belli merkezlere toplanmışlar ve bura-dan trenlere bindirilmişlerdir.

Devlet savaş şartlarına rağmen, yer değiştirme uygulamasının tam bir düzen içinde yürümesi ve kafilelerin herhangi bir zarara uğramaması için elindeki bütün imkânları zorlamıştır. Buna rağmen, cepheye devamlı surette asker ve gıda maddesi göndermek zorunda kalınması yüzünden göçmenleri taşıyacak edecek araç bulmakta zaman zaman zorluklarla karşılaşılmıştır. Bu yüzden istasyonlarda büyük yığılmalar meydana gelmiştir. Araç azlığı, taşımanın yer yer aksamasına yol açtığı gibi(7), hasat mevsimi olması, araba ve hayvana duyulan ihtiyaç yüzünden kafilelerin zorlukla hareket etmelerine sebep olmuştur(8). Bütün bu zor şartlara ve imkânsızlıklara rağmen hükümet, yerleri değiştirilen Ermenileri büyük bir düzen içerisinde yeni yerleşim yerlerine taşımayı başarmıştır.

Nitekim, Amerika’nın Mersin Konsolosu Edward Natan, 30 Ağustos 1915′te Büyükelçi Morganthau’ya gönderdiği raporda, Tarsus’tan Adana’ya kadar bütün hat güzergâhının Ermenilerle dolu olduğunu ve Adana’dan itibaren bilet alarak trenle seyahat ettiklerini, kalabalık yüzünden birtakım sıkıntıların olmasına rağ-men Hükümetin bu işi son derece düzenli bir şekilde yönettiğini, şiddete ve düzensizliğe yer vermediğini, göçmenlere yeteri kadar bilet sağladığını, ihtiyacı olanlara yardımda bulunduğunu belirtmiştir(9).

KAYNAK:
Halaçoğlu, Prof. Dr. Yusuf, Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), TTK Yayını, Ankara, 2001.

DİPNOTLAR
1) Şifre Kalemi., nr. 54-A/157; nr. 56/280; nr. 56/387.
2) Şifre Kalemi., nr. 56/278; nr. 56/280; nr. 56/308.
3) Şifre Kalemi., nr. 57/277.
4) Şifre Kalemi., nr. 65/95.
5) DH. EUM. 2. Şube, 68/99; 2. Şube, 68/94; 2. Şube, 68/81; 2. Şube, 68/67; 2. Şube, 68/96.
6) DH. EUM. 2. Şube, 68/101.
7) Meselâ Şifre Kalemi., nr. 54-A/393.
Şifre Kalemi., nr. 54-A/59 ; nr. 54-A/96.
9) EUM, Dosya 2D/13 (bk. belge 664).

SOYKIRIM İDDİALARINA KARŞI BİLİM ADAMLARININ TAVRI

Tarihi, tarih biliminin ölçüleri ve ilkeleri doğrultusunda algılayan bilim adamları, 1925 yılından bugüne kadar konuyla ilgili bilgi ve belgelerin orijinallerine ulaşmış, canlı şahitleri dinlemiş, olay yerlerinde bizzat gözlemde bulunmuş kişi-lerdir. Bunlar, 1925′ten beri Osmanlı arşivlerinin yabancı araştırmacılara açık olduğunu bilen ve belgelere bizzat ulaşan bilim adamlarıdır. Dolayısıyla kanaatleri hakkındaki yorumu veya karşı görüşü, ancak onlar kadar konuyu derinlemesine bilenler yapabilecektir. Bu nedenle Amerikalı 69 bilim adamının konuyla ilgili olarak Temsilciler Meclisi üyelerine sunduğu bir bildiri son derece önemlidir. Söz konusu bildiride şöyle denilmiştir(1):

“ABD Temsilciler Meclisi Üyelerinin Dikkatine,

Türk, Osmanlı araştırmaları ve Ortadoğu üzerine uzmanlaşmış, aşağıda imzaları bulunan Amerikalı akademisyenler, ABD Temsilciler Meclisi’nin 192 sayılı kararında kullanılan dilin birçok açıdan yanıltıcı ve/veya yanlış olduğu görüşündedirler.

‘İnsanlıkdışı Davranışları Anma Milli Günü’ kavramına tam olarak destek vermemize karşın, söz konusu metinde dikkat çekilen aşağıdaki kısmı kabul edilemez buluyoruz:

… Türkiye’de 1915 ve1923 yılları arasında gerçekleştirilen soykırımın kurbanları olan 1,5 milyon Ermeni kökenli insan…”

Çekincelerimiz ‘Türkiye’ ve ‘soykırım’ sözcüklerinin kullanılması konusunda odaklanmakta olup aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

14. yüzyıldan 1922′ye kadar, günümüzde Türkiye olarak, daha doğrusu ‘Türkiye Cumhuriyeti’ olarak adlandırılan alan, çok dinli, çok uluslu bir devlet olan Osmanlı İmparatorluğunun bir parçasıydı. Nasıl Habsburg İmparatorluğunu günümüz Avusturya Cumhuriyeti ile eş saymak yanlışsa, Osmanlı İmparatorluğunu, Türkiye Cumhuriyeti ile bir tutmak da yanlıştır.

Günümüz Türkiye Cumhuriyetinin 1923 yılında kurulmasıyla sonuçlanan Türk Devrimiyle 1922′de tarih sahnesinden silinmiş olan Osmanlı İmparatorluğu, şu anda Güneydoğu Avrupa, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da bulunan ve sadece bir tanesinin Türkiye Cumhuriyeti olduğu 25′ten fazla devletin topraklarını ve halklarını bünyesinde barındıran bir devletti. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı zamanında gerçekleşen hiçbir olaydan sorumlu tutulamaz. Ancak kararda ‘Türkiye’ adını kullanarak kararı yazanlar 1915 ve 1923 yılları arasındaki ‘soykırım’ın sorumluluğunu Türkiye’ye yüklemek istemişlerdir.

‘Soykırım’ suçlamasına gelince, bu açıklamayı imzalayanların hiçbiri Ermenilerin çektikleri acıların boyutlarını küçümseme amacını taşıma-maktadır. Aynı şekilde söz konusu bölgedeki Müslüman halkın da acılarının farklı şekilde değerlendirilemeyeceği görüşündeyiz. Şu ana kadar ortaya konan kayıtlar, toplumlararası bir iç savasın, (Müslüman ve Hıristiyan gruplar arasındaki) Birinci Dünya Savaşı sırasındaki bulaşıcı hastalıklar, kıtlık ve Anadolu ve çevresindeki alanlardaki katliamlar ve acılar ile daha da karmaşık bir hale geldiğine işaret etmektedir.

Gerçekten de söz konusu yıllar boyunca, bölgede, geçen on yılda Lübnan’da yaşanan trajediden çok farklı olmayan bir sürekli savaş durumu yaşanmıştır Hem Müslüman hem de Hıristiyan nüfus arasındaki kayıplar büyük rakamlardadır. Ancak saldırgan ve masum olanı ayırt edebilmek, çok sayıda Hıristiyan kadar Müslümanın da içinde bulunduğu Doğu Anadolu halkının hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olayların nedenlerini belirleyebilmek için tarihçilerin ulaşmaları gereken daha birçok belge ve bulgular vardır.

Tarihi devlet adamları ve politikacılar yapar, bilim adamları ise yazar. Bu sürecin işlemesi için bilim adamlarına, geçmişteki devlet adamları ve politikacıların yazılı kayıtlarına ulaşabilme şansı verilmelidir Şimdiye kadar, konuyla ilgili olan Sovyetler Birliği, Suriye, Bulgaristan ve Türkiye’nin arşiv-lerinin büyük kısmı tarihçilere kapalı tutulmuştur. Bu arşivlere ulaşılıncaya kadar Temsilciler Meclisinin 192 sayılı kararı kapsamındaki Osmanlı İmparatorluğunun 1915-1923 yılları arasındaki tarihi tam olarak bilinemez.

Biz ABD Kongresinin bu ve bununla ilgili konularda tarih arşivlerinin tam olarak açılmasını teşvik etmesi ve tarihsel olaylar hakkında, tam aydınlığa kavuşturulmadan ithamlarda bulunmaması gerektiğine inanıyoruz. Temsilciler Meclisinin 192 sayılı kararındaki gibi ithamlar kaçınılmaz olarak Türkiye halkı hakkında adaletsiz yargılara varılmasına ve belki de tarihçilerin bu trajik olayları anlamakta kaydetmeye başladıkları gelişmeye zarar verilmesine yol açacaktır.

Yukarıdaki yorumların da gösterdiği gibi, Osmanlı-Ermenileri’nin tarihi tarihçiler arasında sıkça tartışılan bir konundur ve tarihçilerin bir çoğu da 192 sayılı karardaki ifadelere katılmamaktadır. Kongre bu kararı kabul ederse, tarihsel sorunun hangi yanının doğru olduğuna yasa yolu ile karar vermeye çalışmış olacaktır Tarihsel olarak şüpheli varsayımlara dayalı böylesine bir karar, sadece dürüst tarihsel araştırmaya zarar verir ve Amerikan yasama sürecinin güvenirliliğini sarsar. 19 Mayıs 1985.
 
Cevap: Fransa Ermeni tasarısını kabul etti

frden slmlar sarkozynin fransa kamu oyunda puanin sununa gledigi icin kendine puan ariyor oyuzden buna bas vurdu zaten tr nin en buyuk dusmani fransa ve almanyadir cunki osmanli zmanainda cok yardim ettti bunlara borclarini ihanetle oduyorlar it urur kervan yurur gecsede hersey bitmedi daha cok hayal kurar ermeni usaklari
 
Cevap: Fransa Ermeni tasarısını kabul etti

hayatda bulunan ermeni köyüdeki bir ermeni dün şöyle demişdi muhabire; dünya gelsinde türklerden insanlık ögrensin.....
sanırım bu herşeyi açıklıyor, utanılacak bir tarihimiz hiçbir zaman olmadı, tarihimizle gurur duyuyoruzz...
 
Cevap: Fransa Ermeni tasarısını kabul etti

ben her zaman söylerim bu cümleyi:

Fransa,Ingiltere ve Almanya hiç bir zaman dostumuz olmaz.Öyle görünür ama ilk fırsatta hançeri saplar sırtımıza.
Biz Ailece 1983 yılında Almanya'dan dönüş yaptık.Aslında çok güzel ve düzeyli bir yaşantımız vardı.Babam Atom Santralları yapan büyük bir Firmada Türbin kanatlarını işleyen kalifiye bir Ustaydı.Hatta biz döndükten sonra bile yıllarca onu geri çağırdılar ama gitmedik.
Nedeni:
Yabancı düşmanlığı.Babamın verdiği yanıt çok net:"Istenmediğim yerde durmam".
O zaman çok telafuz edilen bir cümle vardı.
"Türken Raus" yani,Türkler dışarı.Bild gazetesinde hemen hemen her gün Türkleri aşağılayan fıkralar yer alırdı ve bazı dükkanların kapısında köpekler ve türkler giremez yazmaya başlamıştı.Daha sonra bu işyeri sahipleri cezalandırıldılar ama o buhranları yaşadık bir kere.
Benim de her zaman geri gitme imkanım vardı ama ben de hakkımı öldürdüm.
Çünkü samimiyetlerine hiç bir zaman inanmadım.Bugün bile inanmıyorum.Bana göre onlara
ihtiyacımız kısa vadede olabilir ama uzun vadede kalmaz.Sadece hayata geçirmemiz gereken projeleri iyi belirlememiz lazım.Unutmayın ki biz bir zamanlar kendi kendine yeten dünyada 7. ülkeydik.Yine oluruz.Japonlara bakın veya çin halk cumhuriyetine.nereden nereye geldiler.1945 yılında japonyada taş taş üstünde kalmadı ve en büyük 2 kentine atom bombası atıldı ama bugün dünya devi durumunda.
Artık yerli otomobil kullanmak istiyorum.Yerli Airbus uçsun istiyorum ki bu nankörlere kapımızı suratlarına kapatabilelim.Tasarıyı fransız meclisine sunan Valerie Boyer adlı milletvekilinin suratına baktınız mı? nefret dolu.Bu insanlarla mı biz avrupa birliğinde yer alacağız?
Allah göstermesin bence üyelik başvurumuzu da bir an önce çekmeliyiz.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Cevap: Fransa Ermeni tasarısını kabul etti

hatay da yazmak istemişdim yalnış yazmışım
 
Cevap: Fransa Ermeni tasarısını kabul etti

aynen can abiye katılıyorum, avrupa birliği üyeliğimizi geri çekmeliyiz, onurlu bir şekilde dik durmalıyız
 
Cevap: Fransa Ermeni tasarısını kabul etti

ya bu Sarkozy köpeği ne şımarık bir şahsiyettir.kardeşim Fas, Cezayir ve Tunus kırdınız geçirdiniz kimse gıkını çıkarmıyor.ta akdenizin bir ucundan buraya havlıyorsunuz.ya ermeni patriği dahil hatta hrant dinkin kardeşi bile "bu yapılan ayıptır dostluğumuza zarar verir vazgeçilsin" diye bas bas bağırıyorlar sana noluyor lan Fransız iti ordan buraya havlıyorsun.başımızda adam yok ki gitsin ağzının payını versin...uyan Türk milleti uyanda kendine gel artık...
 
Cevap: Fransa Ermeni tasarısını kabul etti

Atilla İLHAN nın trt de programı vardı anlattıkları hep aklıma gelir ne kadar haklıymış rahmetli.
 
Cevap: Fransa Ermeni tasarısını kabul etti

ben her zaman söylerim bu cümleyi:

Fransa,Ingiltere ve Almanya hiç bir zaman dostumuz olmaz.Öyle görünür ama ilk fırsatta hançeri saplar sırtımıza.
Biz Ailece 1983 yılında Almanya'dan dönüş yaptık.Aslında çok güzel ve düzeyli bir yaşantımız vardı.Babam Atom Santralları yapan büyük bir Firmada Türbin kanatlarını işleyen kalifiye bir Ustaydı.Hatta biz döndükten sonra bile yıllarca onu geri çağırdılar ama gitmedik.
Nedeni:
Yabancı düşmanlığı.Babamın verdiği yanıt çok net:"Istenmediğim yerde durmam".
O zaman çok telafuz edilen bir cümle vardı.
"Türken Raus" yani,Türkler dışarı.Bild gazetesinde hemen hemen her gün Türkleri aşağılayan fıkralar yer alırdı ve bazı dükkanların kapısında köpekler ve türkler giremez yazmaya başlamıştı.Daha sonra bu işyeri sahipleri cezalandırıldılar ama o buhranları yaşadık bir kere.
Benim de her zaman geri gitme imkanım vardı ama ben de hakkımı öldürdüm.
Çünkü samimiyetlerine hiç bir zaman inanmadım.Bugün bile inanmıyorum.Bana göre onlara
ihtiyacımız kısa vadede olabilir ama uzun vadede kalmaz.Sadece hayata geçirmemiz gereken projeleri iyi belirlememiz lazım.Unutmayın ki biz bir zamanlar kendi kendine yeten dünyada 7. ülkeydik.Yine oluruz.Japonlara bakın veya çin halk cumhuriyetine.nereden nereye geldiler.1945 yılında japonyada taş taş üstünde kalmadı ve en büyük 2 kentine atom bombası atıldı ama bugün dünya devi durumunda.
Artık yerli otomobil kullanmak istiyorum.Yerli Airbus uçsun istiyorum ki bu nankörlere kapımızı suratlarına kapatabilelim.Tasarıyı fransız meclisine sunan Valeri adlı milletvekilinin suratına baktınız mı? nefret dolu.Bu insanlarla mı biz avrupa birliğinde yer alacağız?
Allah göstermesin bence üyelik başvurumuzu da bir an önce çekmeliyiz.

aynen katılıyorum hocam size,
ben bir türk olarak avrupa birliğine girmek istemiyorum ve benim gibi bir çok çok türk vatandaşı avrupa birliğine girmek istemiyor,

türklüğe yakışmaz kardeşim avrupaya yalvarmak,istemiyolar daha neyin peşindesiniz,bir türk olarak utanıyorum şu avrupa birliğine istenmediğimiz halde girmeye çalışmaya,

sayın can hocamında dediği gibi almanya ingiltere fransa türkiyenin hiçbir zaman iyi yerlere gelmesini istemeyen devletlerdir,türkiyeyi her zaman kendilerine bir tehlike olarak görmüşlerdir,

şu sarkozy denen adamdan öyle bi nefret etmişimki,tipinde hayır yok adamın,kendi menfati için ermenileri kullanıyo,türkiyeyi kullanıyo,cumhur başkanlığı seçimi varya,ne yapacağını şaşırdı sağa sola saldırıyo işte,


başbakanımızında dediği gibi
TARİHİMİZLE GEÇMİŞİMİZLE GURUR DUYUYORUM,
 

Benzer konular

Demonu Paylaş Yine Yarışma Yapalım mı ? Anket

  • Evet

    Oy: 20 64.5%
  • Kararsızım

    Oy: 7 22.6%
  • Hayır

    Oy: 4 12.9%

Delüxe üyelik Yapın sizinde olsun.. (Sunucu Ödemeleri için katkınız olsun)

Son kaynaklar

İyiki Doğdunuz :)

Geri
Üst